Başlık tam da 14 Şubat’a uygun oldu ama 14 Şubat’la konunun ilgisi şimdilik yok😊 Sevgiyi, değeri, sadece bir güne sığdırma fikrine hep karşı olsam da, yine de sevginin konuşuluyor olmasına vesile olduğu için, bu seneye özel 14 Şubat karşıtlığı içinde değilim… Kaygı konuşmayalım da, ne olursa olsun konuşabiliriz…
Çocuk Yetiştirmedeki Eksik Parça: Sevmek Yetmez (Nancy Samalin, M.Moraghan Jablow” bir süre önce aldığım ama beni epey etkileyen bir kitap. Dün akşam yeniden karıştırdım sayfalarını, kıvırdığım sayfaları yeniden okudum (genelde okuduğum kitaplardaki en önemli kısımları kıvrırım ve sonra bakınca ilk o kısımlara göz atarım ve hmm derim kendimce, gerçekten önemliymiş diye kendi fikirlerimi tasdik ettiğim olur😊) Vayy be dediğim epey kısım oldu, pek çok da “keşke daha önce okusaydım” diye hayıflandığım bölüm oldu ama sonra bakış açımı değiştirerek, iyi ki okumuşum dedim ve özellikle küçük çocuğu olan ebeveynlerin mutlaka okumasını önerdiğim bir kitap… Kitaptan harika bir diyalogsa aşağıda:
“ Paul: Kaybettik. Maç çok kötüydü.
Anne: (tam “Ama dünyanın sonu değil. Daha önünüzde koca bir sezon var…” diyecekken kendine engel olarak şöyle söyledi) Gerçekten hayal kırıklığına uğramış görünüyorsun.
Paul: (şaşkın bir şekilde annesine bakarak) Evet
Anne: Bugün maçı kazanmayı ne kadar çok istediğini biliyorum.
Paul: Evet, istiyordum. Belki de o kadar kötü değildir durum. Başka maçlar da olacak”
Duyguları kabul etmek ne kadar da önemli değil mi? Ben de bir süre öncesine kadar, muhtemelen annenin aklından geçenleri söyleyen bir anne olurdum ama oğlum Can’ı anladığımı, onun ne kadar üzgün olduğunun farkında olduğunu bildiğimi söylemeye başladım bir süredir. Yaptığım ise, önce onu dinlemek ve aslında onun duygularını kabul ettiğimi, anladığımı onunla paylaşmak ve onunla aynı duygu seviyesine inebilmek. Ve büyük oranda onun sakinleşmesine yardım ettiğini görmek ise müzice gibi… İnatlaşmak, her şeyin geçeceğini söylemek yerine, aslında duygularını istediği şekilde yaşamasına izin vermek ve duygu durumu daha stabil olunca, olayları kendisinin görmesine imkan vermek…
Ya da onun “annecim üzgün gözüküyorsun” dediğinde, eskiden olsa “yok yok iyiyim” diyen ben, “evet Can, biraz üzgünüm” diyebilmek… Benim de farklı duygular yaşayabildiğimi anlamasına izin vermek…
Duygularımız hayatımızın en olağan ama aslında en gizemli yanlarından…Çoğunlukla gizlemeyi tercih ettiğimiz, hep bir kalkanla koruduğumuz belki… Öğretmenim Can sayesinde, duygularımı yaşamakta da paylaşmakta da o kadar özgür hissediyorum ki… Sabahları işe giderken coşkulu bir müzikle heyecanlandığım gibi hüzünlü bir müzikte ise bir anda geçmişe dalabiliyorum hafif içim sızlayarak.. Mesela, Cuma kar yağıyordu işe giderken ve müzikle küçüklüğümüzde 2 kardeşimle kar topu oynadığımız anları hatırladım gülümseyerek ve sonra dedim kendime “ne ara 40 oldun, ne ara anne oldu?” sen ve iyi ki kardeşlerin ve anıların seninle… Aysun ve Gökhan, biricik kıymetlilerim benim; beni ben yapan iki minik insan, gerçi onlar da artık 35 yaş üstü😊
Bazen bilmek yetmez uygulamak için… Herkes gibi ben de hüzünlü, beni üzen olaylar yaşıyorum dönem dönem… Son birkaç haftadır ben de biraz üzüldüm… Şimdi duygularımı fark ettiğim ve doğal olduğunu kabullenmek için yazıyorum belki de… Hüzünler, kelimelerle aktı gitti bile… Bazen her kelime, bambaşka coşku uyandırıyor içimde; bazen derin bir nefesi içime çekmek gibi, bazen de hüzünlerimden arınma için terapi gibi, tıpkı bu hafta olduğu gibi…
Şimdi ise yağacak kar ile çocuklar gibi heyecanlanma zamanı… Bu gece kar yağışı bekleniyor İstanbul’da ve biraz abartarak Can’a kar pantolonu bile aldım, itiraf ediyorum. Bu da çılgın anne modeli oldu😊 Olsun, bazen de çılgın olmak lazım… Bakalım yağacak kar, hangi duyguları uyandıracak içimde? Hepsini heyecanla bekliyorum, hepsini şimdiden kabulleniyorum… Her duygu, beni biraz daha ben yapıyor ve en iyi halime her geçen gün daha da yaklaşıyorum… Yarın, en çok sevgi duygusunu hissettiğimiz, çocukluğumuzu hatırladığımız, bol bol kartopu oynadığımız harika bir Pazar olsun…
Comments