Çok konuşmayı, çok paylaşmayı çok seven ben, bir süre önce, Allah’ın sevgili kulu olduğum için, checkup’ta çıkan tiroit nodülleri nedeniyle, hayatımın ilk operasyonunu, tam da 41 yaşına 1 ay kala oldum. Şok, şükür, endişe, kaygı, sevinç, aklınıza gelecek her türlü duyguyu sanırım 1 saat içinde yaşadım; çok şükür ki, artık “şükür” duygusu ile yaşamaya devam ediyorum…
Bu tür operasyonlardan sonra olası yan etkilerden biri ses kısıklığıymış; ben de yaşayınca öğrendim, en zorlu kısmı geçti, artık karşı taraf sesimi duyabiliyor:-) Sadece yüksek seslerde az zorlanıyorum, ona da sabır dedi doktorum. Çok şükür ki bugün görüntülü konuşma yapabildim annem ve kardeşimle bir ay sonra, meğer ne güzelmiş… Annemi, oğlumla, günde 5 kere aramışlığımız vardır bir günde ve annemle gülüşmelerimiz “daha yeni konuştuk, ne oldu yine?” demesi ne büyük bir lütufmuş.
Mecburi sessizlik (sınırlı kelime ile konuşma mı desek) döneminde, epey düşünme ve gözlemleme şansım oldum, hem evde hem işte, malum corona nedeniyle karantinaya devam:-( “Etkin dinleme” yapmak için gayret eden ve kendinde farkındalık yaratmış biri olarak, “aslında etkin dinlemediğimi” fark ettim. Çünkü, aklımdaki düşünceler aralarında yarış halindeydi bir an önce söze dönüşmek için…Ve içimdeki heyecana yenik düşerek paylaşıyordum bazen düşüncelerimi, karşımdaki tüm fikrini paylaşmadan önce... Karşımdakini elbette dinliyordum ama son bir ayda, karşımdakini çok daha iyi anlayabildiğimi fark ettim, çünkü, kelimeler maalesef sınırlı çıkıyordu ağzımdan. Ve bugün fark ediyorum ki, etkin dinlemek için, gerçekten can kulağıyla, kendi düşüncelerimizi bir kenara koyarak, sadece karşımızdakine odaklanarak dinlemek gerekiyormuş… Bir minik tiroitin bana etkin dinleme dersi vereceği kimin aklına gelirdi:-)
Bazen de sessizliği dinlemek, anlamak gerekiyormuş… Karşımızdakinin sessiz kalması, illa söyleyecek sözü olmadığı anlamına gelmez, belki, söyleyeceği sözleri ölçüp biçiyordur, belki doğru zamanı bekliyordur, belki de en doğru kelimeleri seçiyordur… Bazen kelimeler ne kadar güçlüyse (vaktiniz olunca özellikle ebeveynlerin okumasını tavsiye ederim "Kelimelerin Gücü Adına"), bazen de sessizlik o kadar güçlüdür… Yeter ki, ne anlama geldiğini anlamak için biraz çaba gösterelim…
Geçen sene “Hayat 40’ında Başlar ve Covid-19 Bin Nasihatten İyidir…” yazımı okudum bugün, Hayat felsefeme iki ekleme yapıyorum:
Sevdiklerinin sadece sesini duymak için daha çok ara; onlara sesini duyur ki onlar da en az senin kadar mutlu olsun…
Birisi sana ne anlatırsa anlatsın, dünyanın en önemli konusu gibi, tüm dikkatini vererek dinle...
Diğerleri aynen geçerli:
· Çok sev ve umut et ki çok sevilesin
· Çok çalış, elinden gelenini en iyisini yap ama senin dışındaki konular için üzülme, kafaya takma😊
· Her gün yepyeni bir macera, planlar yerine niyetlerin olsun; planlar genelde değişir ama gerçekleşenler belki de planlananlardan çok daha iyidir, nereden biliyorsun?…
· Beden ve ruh sağlığına iyi bak; biri sağlıklı olmadan diğeri sağlıklı olamaz
· Her gün 15 dk da olsa kendine zaman ayır ve şükret
· Dostlarını ara sor, hayallerini, dertlerini paylaş
· Hayattaki en büyük hazine sağlık
· Arkanda ailen varsa hiç bir şeyden korkma
· Hata yapmaktan değil aynı hatayı tekrarlamaktan kork
· Hayal kurmaktan asla vazgeçme
· Çocuk yetiştirmenin hayattaki en zor ve önemli işin olduğunu hiç unutma
· Araştır, oku, gez, gör, bildiklerini paylaş ama en çok da dinle
Ve 41. yaşım, hoş geliyorsun, iyi ki geliyorsun🙏🏼 Dolu dolu 41 yılı, harika bir aile ve harika dostlarla ve nice güzel anılarla geçirmek herkese nasip olmaz… Ve yeni, güzel anıları biriktirmek için tüm kalbimle ve şükranla kucaklıyorum seni…
Ataol Behramoğlu ne güzel demiş:
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
コメント