Yakın zamanda geçirdiğim tiroit ameliyatı sonrası, olası yan etkilerden ses kısıklığını yoğun yaşadım; her bünye farklı tepki gösteriyormuş ameliyatlara.. Kimisinde hiç ses kısıklığı olmazken, ben nerdeyse bir ay fısıldayarak ve canım acıyarak konuştum... Bu süreçte beni en çok zorlayan şey "bilinmezlik"ti.. Daha önce başıma gelmeyen ve aslında nasıl sonuçlanacağını bilmediğim bir olayla başa çıkmanın zorluğu.... Her ne kadar doktoruma danıştığımda, bilimsel olarak durumun düzeleceğini belirtse de, tecrübesizlik nedeniyle geleceği tahmin edememek, beni hep kötü senaryoları da düşünmeye sevk etti ve en kötüsü "ya hiç eskisi gibi konuşamazsam" cümlesi beynimin içinde defalarca gezdi...
Oysa, doktorumun daha önce birçok hastasında tecrübe etiği gibi, sesim her geçen gün daha iyiye gitti ve artık rahatça konuşabilir hale geldim çok şükür...Çevremdeki yakınlarım da, sesim gerçekten de 50 tonunu duydular, hala da duyuyorlar, %95'lere geldik :-) Bu süreç bana ne öğretti diye düşününce, insanoğlunun "bilinmez"le karşılaştığında, aklının en kötüsünü mutlaka düşündüğünü bizzat yaşadım. Danıştığım bilime dayanan görüşü olan doktorum olsa da, ben yine de "yaa öyle olmazsa"yı aklımdan çokça geçirdim.
Şu an tüm dünyada yaşadığımız korona salgını da maalesef bize hayatın bin bir tonu olduğunu gösteriyor.. En zor kısmı da "bilinmezlik"te beynimizden geçen tüm senaryolar, en çok da kötü senaryolar; "ya bu salgın hiç bitmezse"?... Bilim adamlarının görüşü biteceği yönünde ve geçmişte dünyanın şahit olduğu tüm salgınların bittiğini biliyoruz ancak şu ana kadar "hayatın bu tonuyla, yani salgınla" hiç karşılaşmamıştık... İlk çıktığında, market poşetlerini sabunlu suyla hepimiz yıkadık hatırlarsanız...
Yaşadığımız sürece, hayatımızda hep farklı tonlar oldu; olmaya da devam edecek... Hiç beklemediğimiz bir hastalıkla sarsılacak ama iyileştiğimizde hayatın bambaşka bir tonuyla karşılaşacağız ya da hiç olmamış bir salgın dünyayı esir alacak ama bittiğinde umuyorum ki dünya çok da barış dolu ve daha güzel bir hal alacak... Bu tonlar, bazen hüzünlü, bazen sevinçli hep farklılaşarak hayatı iliklerimize kadar hissettirmeye devam edecek....
Durum iş hayatında da pek farklı değil; her yeni iş yeni bilinmezlikler nedeniyle epey zorlayıcı ama bir o kadar da heyecan verici... Bazen terfilerin alındığı, projelerin başarıyla hayata geçtiği olduğu gibi; bazen de bitirilemeyen projeler nedeniyle tökezlendiği durumlar hep oldu, olmaya da devam edecek... Ancak, her iş, yeni bir tecrübe ve üretilen her değer, dokunulan her insan, aslında sizi siz yapan özelliklerden biri...
Önemli olan, hayatın içindeki iniş çıkışları, aynı melodilerin farklı tonları gibi düşünerek, aslında tüm tonlar birleştiğinde harika bir şarkının yani hayatın kendisinin oluştuğunu hiç unutmamak sanırım...
Koronanın son bir yılda bana kazandırdığı yeni ton da "okumak ve paylaşma"nın gücü....Turkcell'de çalıştığım dönemde eğitim aldığım değerli insan Akan Abdula'nın "Öngürelemeyenler" kitabını bir solukta okudum...Özellikle sosyal medyada çokça vakit geçirenlerin (ben dahil), dijital platformlarda çokça iz bırakanların okumasını kesinlikle tavsiye ederim.. Kendi hür irademizle yaptığımızı düşündüğümüz seçimlerin aslında nasıl da farklı algoritma ve programlarla sağlanan manipülasyonlarla yapıldığını şaşkınlıkla okudum...Türk insanın mevcut durumu ve hayalleri üzerine yaptıkları araştırma ise oldukça çarpıcı; maalesef Türk insanın sarılıp sarmalanmaya ihtiyacı var ve tüm tehditler nedeniyle de anksiyetesi (kaygı bozukluğu) oldukça yoğun. Ve bir yerden sonra görünmez oluyorlar..."Bağlantı, Denge, Kaynak" olarak özetliyor hayallerini de. Bir şeyin parçası olmaya ve en çok da sevilmeye ihtiyacımız olduğunu; kendimizi değerli hissetmek istediğimizi vurguluyor ve herkes kaynaklarımızın sınırlı olduğunun da farkında.
Bizi algoritmalar karşısında "öngörülemeyen" yapacak yegane özellik ise "hayal gücümüz ve yaratıcılığımız"; ikisinin de makineler tarafında yapılması henüz mümkün değil... O nedenle, daha iyi bir dünya hayal etmeye ama buna ulaşmak içinse tüm yaratıcılığımızla, var güzümüzle çalışmak hala elimizdeki tek şans... Dolayısıyla, her alanda hayatın en güzel tonlarına ulaşmak hala mümkün; mevcut tonların da aslında bir anlamı ve mesajı var bizlere... Hayat, bin bir tonuyla harika bir melodinin taa kendisi...Şimdi o melodiyi dinleme zamanı...
Comments