Pandemi ile birlikte, sağlık bilinci arttığı için, insanların hem sağlık sigortalarına hem de sağlıklı yaşama dair ilgilerinin arttığını söylemek mümkün. Son iki yıldır bilinmeyen bir virüsün yarattığı fiziksel ve ruhsal zararlar, inanları mecburen sağlıklı kalabilmek ve hastalandığında da iyi bir sağlık hizmeti almak için araştırma yapmaya ve öğrenmeye teşvik etti.
Sağlık sigortalarını iki ana kategoride değerlendirmek mümkün; tamamlayıcı sağlık sigortaları ve özel sağlık sigortaları. İki sigorta türünün de farklı sağlık ihtiyaçlarına, yani farklı segmentlerdeki müşterilere hitap ettiğini söyleyebiliriz.
Tamamlayıcı sağlık sigortası, birçok kişinin sahip olduğu SGK için tamamlayıcı bir sigorta özelliği taşıyor. Sigortalılar, hastanelerden aldıkları doktor muayenesi, laboratuvar işlemleri ve görüntüleme işlemleri gibi hizmetler için, sadece SGK yasal katılım payını ödüyor ve sadece SGK anlaşmalı hastanelerde geçerli. Öte yandan, özel sağlık sigortaları ise, hem daha geniş teminat yapısına sahip hem de anlaşmalı hastane ağı, Tamamlayıcı sağlık sigortasına göre daha geniş. Bu da, özel Sağlık sigorta fiyatlarının, tamamlayıcı sağlık sigortasına göre, daha yüksek olmasının nedenlerinden sayılabilir. Özellikle, son dönemdeki hastane maliyetlerindeki artışın, tüm sağlık sigorta fiyatlarına etkisi de kaçınılmaz. Bu da, daha düşük maliyetli olan tamamlayıcı sağlık sigortalarının, özel sağlık sigortalarına göre, daha çok tercih edilme nedenleri arasında gösterilebilir.
Pandemiyle beraber Tamamlayıcı Sağlık Sigortalarına olan talebin artmasıyla, Türkiye Sigorta dahil birçok sigorta şirketi ise, Tamamlayıcı Sağlık ürünlerinin içeriğini zenginleştirmeye ve müşteri deneyimini artırmaya odaklandı. Tamamlayıcı sağlık sigortalarının, sigorta sektöründe lokomotif ürünler arasında yer almaya başladığını söylemek de mümkün.
Sigortalılar, sağlık sigortasının önemini, başlarına maalesef bir hastalık geldiğinde daha iyi fark ediyorlar. 2002 yılından beri çalıştığım kurumlar tarafından yapılan özel grup sağlık sigortası olan bir çalışan olarak, yıllarca sadece KBB ve dâhiliye branşlarına gitmiş biriydim ta ki pandeminin göbeğinde, tesadüfen koyulan bir teşhis sonucu hayatımda ilk defa ameliyat olmak zorunda kalana dek. Pandeminin ortasında, ameliyat kaygısı yaşarken, şanslıydım ki, şirketimin sağladığı özel sağlık sigortam sayesinde, farklı kaygılar yaşamadım ve konusunda uzman bir hekime ameliyat olarak, hızlıca sağlığıma kavuştum. Özel sağlık sigortam olmasaydı, ameliyat olma kaygısı dışında, maddi, manevi farklı kaygılar yaşayacaktım ve zaten zor olan bir süreç benim için birkaç daha zor geçecekti. Bu nedenle, Türkiye Sigorta’ya, çalışanlarına sağladığı ve benim de faydalandığım sağlık sigortası için hep minnettar kalacağım.
Kişilerin sigorta ürününe ihtiyaç duyduklarını hissetmeleri, keşfetmeleri diğer ürün ve hizmetlere göre çok daha zor. Müşterilerde herhangi bir ürün veya hizmete talep yaratma konusunda belki de Pazarlamacıların en çok zorlandıkları ürünlerden biri sigorta. İşte bu noktada, yaşanmış deneyimler devreye giriyor. Aynen, benim 20 yıllık sağlık sigortası serüvenimde başıma gelen tek bir olayın, aslında ne kadar hızlı ve sorunsuz geçmesinin sadece sağlık sigortamın sayesinde olması gibi.
Kişilerin hastalandıklarında iyi bir sağlık hizmeti almaları ve bunun için de sağlık sigortaları oldukça kritik. Hele, pandemide, vücuda etkisinin ne olacağı ve tedavisinin bile ilk başlarda belirsiz olduğu bir virüs varken. Ancak, bir o kadar önemli olan diğer konu da “sağlığımızı koruyabilmek”, yani hasta olmamaya gayret etmek ve bunu da bilinçli bir şekilde yapabilmek. Türkiye Sigorta Birliği’nin, 11. Sigorta Haftası’nda düzenlediğinde açılış konuşmasında Genel Müdürümüz Sayın Atilla Benli’nin sözü “Daha bilinçli bir toplum, daha yaşanabilir bir dünya için, Sigorta Kıymet Bilmektir” oldukça anlamlı. Sağlık Sigortaları ile sağlığımıza kıymet veriyoruz ve olası hastalık durumlarında oluşacak sağlık giderlerini karşılayan sağlık sigortamız ile kendimizi güvende hissediyoruz. Bunu bir adım ödeye geçirip, önleyici tedbirlerle de sağlığımızın koruyabiliriz ve sağlığımıza kıymet verebiliriz.
“Sağlıklı yaşam” konusunda özellikle son 2 yılda, birçok yazar, birçok kitap okumuş, birçok makale araştırmış biri olarak, naçizane bana makul ve uygulanabilir gelen birkaç konuya değinmek isterim. Mühendis kökenli biri olarak, doktorların yazıları sanırım daha çok ilgimi çekiyor. Ancak, fark ettim ki, 40lı yaşlarla beraber, insanlar, spritüal konulara da ilgi duymaya başlıyor.
Beni en çok etkileyen kitaplardan biri Prof. Dr. Derya Uludüz’ün ‘Gençliğin Sırrı Beyinde’ kitabı oldu. Dr Mark Hyman’ın “Zihin Detoksu”, Dr. Joe Dispenza’nın “Doğaüstü olmak”, Louise Hay’in “Düşünce Gücüyle Tedavi” ve son olarak başucu kitabı yaptığım Gurmukh&Cahryn Michon’un “İnsanın 8 Yeteneği” ise farkındalık seviyemi çok farklı bir noktaya getirdi. Yaz tatilinde, en azından birini okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Bu kitapların ortak noktası oldukça çok. Öncelikle, sağlığımızı bir bütün olarak ele almak gerekiyor; bedenimiz, ruhumuz ve zihnimiz. Ancak, üçünün de dengede olması halinde aslında sağlıklı olabiliyoruz veya olası sağlık sorunu sinyallerini erkenden fark edip, küçük önlemlerle büyük hastalıkların önüne geçebiliyoruz. Dolayısıyla, sadece sağlıklı beslenmek yeterli değil. Hücrelerimizi sağlıklı beslemek ne kadar kritikse, ruhumuzu ve zihnimizi de beslemek çok kritik.
Prof. Dr. Derya Uludüz’ün ‘Gençliğin Sırrı Beyinde’ kitabında, Derya hanım, genç ve sağlıklı olmanın sırrını 8 adımda özetliyor;
· Enerji yakıt depolarımız mitokondriler
Eskiden apartmanlardaki kazan dairelerindeki kömür neyse, mitokondriler de vücudumuz için odur. Yani, yediğimiz besinleri ve aldığımız nefesi enerjiye dönüştürür. Mitokondrilerin sayısı ve sağlıklı çalışması çok kritik. Bu noktada da, nasıl kazan dairesinde kömür yandığında kalan küllerin temizlenmesi gerekiyor, mitokondriler çalıştıkça oluşan toksinlerin de temizlenmesi gerekiyor. Zira, birikmesi hastalıklara neden oluyor. Bunun için tavsiyeler ise, doğru nefes almak, doğru beslenmek ve egzersize hayatımızda yer açmak. Zerdeçalın vücuda mucizevi etkisini okuduktan sonra, hemen hayatıma soktumJ Sizlere de tavsiye ederim.
· Vücudumuzun gizli düşmanı toksinler
Toksinler her yerde, plastiklerde, ilaçlarda, işlenmiş paketli gıdalarda, cep telefonları ve bilgisayarların manyetik dalgalarında. Hepsinden arınmak güç ama azaltmak elimizde. Bol su içerek, egzersizle, saunada ter atarak, cep telefonunda geçirdiğimiz süreyi azaltarak, sağlıklı beslenerek ilk adımları atabiliriz toksinlerden kurtulmak için.
· Sindirim sistemi ve bağırsaklarımız
Ve bağırsaklarımız; ikinci beynimiz. Stres/panik halinde içinde kelebekler uçması boşuna değil midemizde. Beyinden sonra merkezi sinir sistemi olan ikinci ve tek organmış. Mikrobiyatalar da bağısaklarımızdaki yararlı bakteriler; bunların sayısı ne kadar çoksa bağışıklığımız o kadar güçleniyor. Yoğurt/kefir gibi fermente gıdalar, renkli besinler (çilek, böğürtlen vb), mercimek, yulaf gibi lifli gıdalar ve özellikle ev yapımı lahana turşusu tüketerek kendimize hayatımızın en güzel iyiliğini yapabiliriz; “mutlu bağırsaklar, mutlu beyin”.
· Kaliteli bir uyku
Vücudumuzun sadece dinlenmediği aynı zamanda kendini tamir ettiği, bakıma aldığı uyku süresi kadar uykunun derinliği ve zamanlaması da önemli sağlıklı bir yaşam için. 7 saatten az uyku maalesef yeterli olmuyor. Zamanlaması da önemli, özellikle 11:00den daha geç yatmak tavsiye edilmiyor ve tabii derin uykuya dalabilmek de kritik. Bunun için de papatya gibi sakinleştirici çaylar ve telefonla uykudan 2 saat önce vedalaşmak önemliJ
· Harika ve lezzetli besinler
Bazı besinler sağlıklı olsa da size iyi gelmeyebilir. Şişkinlik yapabilir, yemek sonrası uyku yapabilir. Kendinizi yorgun hissedebilirsiniz. Bunun en kolay yolu, bu besinleri tespit edebilmek için, 4 hafta hiç bu besinleri tüketmemek, sonra tek tek beslenmemize dahil edip, hangisinin bizi etkilediğini keşfetmek. Bu besinlerin başında süt ürünleri, bakliyatlar, şekerli ve glutenli gıdalar geliyor. Maalesef bu besinle vücutta önce iltihaplanma sonra da hastalıklara neden olabiliyor.
· Dengede hormonlar
Hormonlar, beyinden aldıkları emirleri, görev yaptıkları organlara ileten mucizevi salgı bezleri. Hepsi ayrı kritik ve birisindeki dengesizlik insanın hayatını kâbusa çevirebiliyor. Hormonlar birbiriyle uyumluysa değmeyin keyfinize, dünyanın en zengin insanısınız, berrak bir zihin, fit bir vücut, enerjik ve mutlu bir ruh hali sizinle oluyor. Tiroit ve insülin hormonları birçok hastalığın ana nedenlerinden. Dolayısıyla, uzun, sağlıklı ve mutlu bir yaşam için, bu hormon değerlenin sıkı takibi ve uygun beslenme çok kritik.
· Egzersiz
Benim en başarısız olduğum konulardan biriydi yogayla tanışana kadar. Haftada 5 gün 45 dakika veya günde 7 bin adım tavsiye ediliyor. İstanbul trafiğinde bu biraz zor olsa da, 2-3 gün de kardır diyerek, bir yerden başlamak şart. Hiçbiri olamıyorsa, dans etmek de seçenekler arasındaJ
· Stressiz bir hayat için meditasyon
Ve stres, azı karar, çoğu zarar kortizol hormonu, bizi tehlike anından koruyan ve hayatta kalmamızı sağlayan hormon. Fazlası ve sürekli salınımı, vücudu sürekli tetikte tuttuğundan, uzun süreli stres maalesef çok tehlikeli. Stressiz bir hayat mümkün değil ama farkında olmak bile başlangıç. Derin nefesler, bize iyi gelen hobiler, tempolu bir yürüyüş gibi birçok tavsiye mümkün. Size iyi geleni bulmaksa sizin ödeviniz olsun.
Son olarak, hayatımda ilk defa, konfor alanı dışında çıkmış ve Kundalini Yoga ile tanışmış, 8 hafta düzenli bunu uygulamış biri olarak, fiziksel hareketlerin ve ruhumuza iyi gelen “anda kalma” (beynimizi yani egomuzu susturabildiğimiz nadir anlardan) halinin yani meditasyonun olumlu etkilerini de bizzat kendim tecrübe ettim. Bundan sonra da meditasyon hayatımda olmaya devam edecek.
Kundalini yoga ile zihin, beden ve ruhumuzun dengede olmasını sağlıyoruz. Omurganın en alt kısmında var olduğuna inanılan, yılan gibi kıvrımlı bir enerji noktası var; kundalini. Vücudumuzda, omurga hizasında bu enerji noktalarından 8 tane yer alıyor ve bunlara çakra deniyor. Amaç da, bu enerjimizin farkına varmak ve onu güçlendirerek ortaya çıkarmak. Çakralarımızı da dengede tutmak ve dengesizlik olduğunda hızlıca farkında olarak dengesizliği ortadan kaldırmak. Omurgamızın hareketlerle kazandığı esneklik, bizim hayata bakış açımızı da esnetiyor, mucize gibi. Her enerji merkezinin bir rengi var; hayatımızın her alanında, besinlerden kıyafetlere, tüm renklere, dolayısıyla tüm enerjilere yer açmak ise bizim elimizde. En sevdiğim renk olan mavinin, 5.boğaz çakrası ile ilişkili olduğunu yıllar sonra keşfettim.
Ve olmazsa olmaz “sağlıklı nefes alabilme”; derinden ve diyaframdan. Sağlıklı ve doğru nefes almanın vücudumuza etkisi ise muazzam.
Naçizane tavsiyem, sizlerin de belki de bu yaz vesile olur, size iyi gelen hobinizi keşfetmeniz ve kendinizle baş başa kalabileceğiniz anlar yaratabilmeniz. Bana iyi gelen yazma hobisini pandemi sayesinde keşfettim, hayalim çok satan olamasa da bir kitap yazmak ve bunun için zevkle yazmak ise benim için en keyifli anlardan biri.Son olarak, zihnimiz tahmin ettiğimizden çok güçlü. Zihnimizden geçirdiğimiz düşüncelerin gücünü fark edip, hayatımızı bu şekilde yaşamak çok kıymetli. Mevlana’nın yıllar önce söylediği gibi “Gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun…” Şimdi düşüncelerimizi güzelleştirme zamanı.
Sağlıcakla kalmanız dileğiyle…
Comments